Stockholm Sendromu bireyin, kendisini rehin alan kişiye karşı sempati, anlayış ve sadakat beslemesi olarak özetlenebilecek psikolojik bir vakadır. İlk başlarda rehine ve rehinci arasındaki sempatik duygulara işaret etmek için kullanılsa da, sonrasında yeni vakaların tespit edilmesiyle anlamı zamanla genişlemiştir.
Sendromun Tarihi
Stockholm sendromu terimi ismini ilk kez, İsveç’in başkenti Stockholm’da 1973 yılında gerçekleşen başarısız banka soygunu girişiminden alır. Yaşanan bu olayda soyguncular, bir bankayı basıp bankada bulunan 4 banka görevlisini 6 gün boyunca rehin alırlar. Bu süre içerisinde rehinelere karşı oldukça iyimser bir tutum sergilerler ve aralarında iyi ilişkiler kurarlar. Tüm bu soygun boyunca, rehineler polis operasyonlarına karşı kurtarılmaya “aktif” olarak direnirler. Öyle ki, olay sonucunda soyguncular aleyhine tanıklık etmekten kaçındıkları gibi, kendi aralarında para toplayıp savunmalarına yardımcı olurlar. Hatta rehinelerden biri soyguncuyu savunmakla kalmaz, aynı zamanda nişanlısını terk ederek, rehin tutulduğu süre boyunca ilgi duyduğu soyguncunun hapisten çıkmasını bekler ve ardından onunla evlenir.
Soyguncu bankanın kasasında rehinelerle birlikte
Benzer Vakalar
Başarısız banka soygunu girişiminden bir yıl sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde zengin bir ailenin kızı olan Patty Hearst, Simbiyonez Özgürlük Ordusu adlı bir grup tarafından kaçırılmıştı. Patty Hearst,, grup üyeleri tarafından ışık almayan küçük bir kutunun içerisinde 2 ay boyunca tutuldu. Bu süre içerisinde defalarca kez ölüm tehditleri aldı ve tecavüz edildi. Olaydan bir yıl sonra San Fransisco’da elinde silahla bir bankayı soymaya çalışırken yakalandı. Bu eski kazazede, “Tania” lakabıyla kendini kaçıran örgütün bir mensubu olmuştu.
Patty Hearst tutuklandığında
Bir diğer benzer vaka ise 2006 yılında gerçekleşti. 18 yaşındaki Natascha Kampusch, Wolfgang Priklopil tarafından kaçırıldı. Kaçırılmasının ilk dönemlerinde bir hücrede esir tutulan Natascha, zamanla evin içerisinde vakit geçirmeye başladı. Bir süre sonra ev işlerini yapmaya başlamış, birkaç sene sonra ise Wolfgang, Natascha’yı arkadaşları ile tanıştırmıştı. Kaçırılışından 8 yıl sonra Natascha bir şekilde evden kurtulmuş, Wolfgang, Natascha’nın kaçtığını görünce de intihar etmişti. Bunu öğrenen Natascha adeta yıkıldı. Basına verdiği bir demeçte, “Çok farklı bir hayat yaşadım ama bana birçok faydası da oldu. Örneğin sigara ve alkole hiç başlamadım ve hiç kötü arkadaşlarım olmadı” demişti. Olaylardan sonra Natascha, sekiz sene esir tutulduğu eve kendi isteği ile yerleşti ve yanında her zaman Wolfgang’ın fotoğrafını taşıdı.
Wolfgang Priklopil ve Natascha Kampusch
Belirtileri ve Tedavisi
Bireyin kendisine kötü davranan kişiye karşı kendini suçlu hissetmesi, bireyin kendisine yapılan şiddete karşı anlayış gösterme, şiddeti reddetme, küçük bir iyiliğe karşı duyulan derin minnet duygusu belirtiler olarak özetlenebilir. Uzmanlara göre tedavisi de uzun ve zorlu bir süreç. Kişinin bu süreçte, yaşananların istismarcının suçu olduğunu, kendisinin kabul etmemesi gereken olaylar olduğuna inandırılması sağlanır. Kazazedeye ikna tedavisi yapılır. Tedavinin en önemli noktası, bireyin özgüveninin geri kazandırılmaya çalışılmasıdır.
Kaynaklar ve İleri Okuma
L. A. Cordon. (2019). Popular Psychology: An Encyclopedia. ISBN: 978-0-313-32457-4.
https://www.iienstitu.com/blog/stockholm-sendromu-belirtileri
Fotoğraflar: Theartdesk, BBC, FBI.
Comments